ŞEYTAN NEDİR ? Kötü ruhun, kötü birinin, kötülüğe teşvik edenin, kötülüğün temsilcisinin, karanlık ve delàletin önderinin,Allah'ın ve O'nu seven, O'na kullukta bulunan herkesin büyük düşmanının müşahhaslaştırılmış şekli veya kötülüğün sembolü olmuş varlık. Şeytan (Satan) İbranice asıllı bir kelime olup, rakip, muhalif gibi anlamlara gelir.Hz. Adem (a.s.) topraktan yaratılan ve ilim ile nimetlenen, akıl güneşi ile aydınlanan Adem (a.s.)'ın her vechileüstünlüğü meydana çıkmıştı. Güzel melekler artık o pàyenin Adem (a.s.)'a verilmesindeki hikmeti anlamış bulunuyorlardı. Güzel ve masum melekler Hz. Adem'e hürmetlerin en güzelini gösteriyorlardı. Fakat İblis Hz. Adem'i kıskandı. Birden kibir ve gurur ile doluvermişti. Bu gurur onun felaketi olacaktı. Hz. Adem'e ilk secde eden Cebràil'dir. Peşinden Mikàil, sonra İsrafil ve daha sonra da Azràil... Ve en sonra mukarrebin denilen yakınlık melekleri. Hz. Adem (a.s.)'e edilen secde kulluk secdesi değil, tàzim secdesidir. Ve Adem'in kadrini şànını ilàndır.Ve meleklerin emri ilàhiye ne kadar muti olduklarının delilidir. Hz. Adem (a.s.)'a secdeyi kabul etmediği andan itibaren, "hayırdan ümidini kesmiş, pişmanlık ve üzüntü duyan" anlamında İblis; secde etmeyiş sebebi olarak da "beni dumansız ateşten, onu ise çamurdan yarattın" diyerek hükümsüz bir bahane ve kendisince geçerli bir gerekçe gösterdiği ve Adem'i Cennet'ten çıkarmaya çalıştığı andan itibaren de Şeytan adını almıştır. ŞEYTAN Arapça "şetane" kökünden rahmetten uzaklaştı, Hak'dan uzak oldu; "Şata" kökünden ise, öfkeden tutuştu, helak olacak hale geldi gibi manalara gelip insanlardan, cinlerlerden ve hayvanlardan isyan eden ve zarar veren her şeyin adı olmuştur. Haset, öfke gibi insana mahsus olan her kötü huy ve davranış da şeytan diye isimlendirilmiştir.Şeriat örfünde ise, Yüce Allah'ın Adem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilàhi rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı olan, cin taifesinin inkarcı kesiminden gizli bir varlıktır. (el-Kehf, 18/50) Diğer isimleri ise Gaur, Vesvs, Hannàs, Kàfir, Sağır, Marid, Tàif, Fàtin Mel'un, Medhur, Mekzu, Kefr, Hazul, Adüvv, Mudill, Merid'dir. Yaratılışı ve Hz. Adem'e secde emrinden önceki durumu: Evrende Adem (a.s.)'den önce yaratılmış melek ve cin adında iki varlık mevcuttu (el-Bakara, 2/31; el Hicr, 15/26-29). Şeytan, cin denen varlık grubuna mensup idi (el-Kehf, 18/50). Hz. Adem'e secde emrine kadar hissiyatına dokunan bir teklif yapılmamış ve imtihan olunmamıştı. Onun bu ana kadar, Allah'ın emirlerine göre mi, yoksa öz nefsinin isteklerine göre mi hareket ettiği bilinmiyordu. Adem'e secde emri onun hissiyàtına ters düştü. Emri yerine getirmekten kaçındı. Gerekçe, kendisinin ateşten, Adem'in ise topraktan yaratılmış olmasıydı. Böylece o, itiraf ve özür dileme yerine itirazı ve hayatı tercih etti. Ona göre ateşten yaratılmış olmak bir üstünlük sebebiydi. (Sàd, 38/71-58) Böylece o, ateşin topraktan üstünlüğü gibi iki madde arasında, aslında olmayan bir farklılık görmüştü. Her iki madde yaratıcısının da Allah olduğunu itiraf etmesine rağmen Adem'in yeryüzünde Allah'ın halifesi olması, Allah'tan bir ruh taşıması gibi asıl üstünlükleri bilmezden gelmişti (el-Hicr, 15/29; Sàd, 38/72). Bu anlayış Şeytan'a, Allah'ın huzurundan kovulma, rahmetinden ümit kesme ve kıyamete kadarO'nun lànetini hak etme dışında hiç bir şey kazandırmadı. Çünkü o dar görüşlüydü, maddenin ötesini görememişti. Maddeyi tek ve gerçek ölçü sanmakla şeytanca bir yanılgıya düşmüştü. His ve duygularıyla hareketi sonucu kendi nefsinden kaynaklanan yanılgısını Allah'ın emrine tercih etmekle insanın üstünlüğü gerçeğini kabul etmemişti. Çünkü bu secde emri yalnız Adem'in şahsına değil, zürriyeti de dahil, insan nev'ine verilen bir şeref ve imtiyazdı. Şeytan'ın bu itirazı, büyüklük taslamaya ve neticede kendisini inkàra götüren bir isyana dönüştü. Çünkü o, neticede sahibini alçaltacak olan bir büyüklük anlayışına sahipti. Nihayet Allah'tan şu hitap geldi: İn oradan! Orada büyüklenmek sana düşmez, defol!... Sen alçağın birisin! Defol oradan. Sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lànet sanadır. (el-A'raf, 7/13; el-Hicr, 15/34-35; Sàd, 38/77-78)
Böylece Hz. Adem'e karşı büyüklük taslaması ve secde emrine isyanı neticesinde ilàhi rahmetten ebediyen kovuluşu "İblis" adını almasına sebep oldu. Hz. Adem'e secde emri karşısında isyan eden ve hakikatle ilgili bütün bağları koparılan ve melekler arasındaki yerini de kaybederek tamamen yalnız kalan şeytan bu defa intikam peşine düştü. Bir başka deyişle şeytanca tutum içerisine girdi. Hedefi insandı. Çünkü insan yüzünden ilàhi rahmetten uzaklaştırılmıştı. Amacına ulaşabilmek için de Allah'tan kıyamete kadar mühlet istedi.
***--Hay aksi şeytan !... Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca şöyle buyurdu:--Öyle deme.Öyle deyince şeytanı büyütmüş olursun.O kadar ki bir evi doldurmuş olur. Şöyle de: "Bismillah" O zaman şeytan bir sinek kadar küçülür."
MÜHLET VERİLİŞİ
Hz. Adem (a.s.)'a secde emri karşısında büyüklük taslaması sonucu ilàhi rahmetten ümidini kesen ve tamamen yalnız kalan şeytan, hayatından da endişe etmeye başladı. "-İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar, bana mühlet ver" diye Allah'a yalvardı (el-A'raf, 7/14).İnsanların tekrar dirilecekleri günden maksat ise sur'a ikinci üfürülüş zamanıdır. (ez-Zümer, 39/68; el-Mutaffin, 83/6)
Bu şekilde mühlet istemekle tekrar dirilmeden sonra artık ölümün olmayacağını biliyor ve böylece ölümden kurtulacağını sanıyordu. Onun bu ölümsüzlük isteği, " ...belirli bir zamana kadar" (el-Hicr, 15/38) kaydıyla, "Sen mühlet veri-lenlerden sin!." (el-A'raf, 7/15) şeklinde cevaplandırıldı. Belirli bir zamandan maksat ise, sur'a birinci üfleniş zamanıdır (en-Neml, 27/87). Bununla o, zillet ve hakaret dolu bir hayatı ölüme tercih etti. Onun için esas düşüş de bu oldu.
GÖREVİ Belirli bir zamana kadar mühlet verilen şeytan, hatasını anlayıp tövbe ederek suçunu affettirme yoluna gitmedi. Bilakis daha da azgınlaştı. Kendisine, kıyamete kadar meşgul olabileceği bir hedef seçti. Bu hedef, İlàhi rahmetten uzaklaştırılmasına sebep olan insandı. Gönlünü intikam duyguları bürümüştü. Cüretkàr bir edà ile bu duygularını Yüce Allah'a şöyle açıkladı: "-Beni azdırdığın için yemin ederim ki, yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim." (el-Hicr, 15/39) Görüldüğü gibi, Yüce Allah isyanından dolayı şeytanı hemen huzurundan kovmamış, önce ona konuşma fırsatı vermiş, hatasını anlayıp tövbe etme imkànı tanımış fakat o, inat ve küfründe ısrar edince, bulunduğu makamdan indirmiş ve tasarladığı plànlarını şöylece sınırlayıvermiştir: "Halis kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır" (el-Hicr, 15/42). -Yerilmiş ve koğulmuş olarak defol. Yemin olsun ki, insanlardan sana kim uyarsa; sizin hepinizi Cehennem'e dolduracağım." (el-A'raf, 7/18)
HAVVA'NIN YARATILIŞINDAN SONRA Bilindiği gibi ilk insan olarak yaratılan Hz. Adem erkekti; Adn Cenneti'nde ikamet ediyordu. Burası Adem'in ilk vücut Nimetine mazhar olduğu hilkat bahçesiydi. Kendi cinsinden ve nefsinden eşi de yaratıldı. (er-Rum, 30/21) Eşinin adı Havva idi. Artık evrende iki insan vardı: Adem ve Havva. Böylece insanın Cennet hayatı başlamıştı, devam ediyordu. Öte yanda, Adem'i kendi felaketine sebep bilen şeytan, ondan öç almayı planlıyordu. Bunun üzerine Adem ve eşini Allah şöyle uyardı: "Ey Adem! Eşin ve sen Cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz. .." (el-Bakara, 2/35, Tàhà, 20/117-119)
Şimdi imtihan edilme sırası Adem'e gelmişti. Aslında Adem'e ve eşine yaklaşmaması tavsiye edilen ağaç, aynı zamanda bir imtihan sahasıydı. Onun meyvasından yemek ise, yasak bir fiilin işlenmesi, sorumluluk sahasının dışına çıkılması ve Allah'ın koyduğu bir yasağın çiğnemesi demekti.
Nihayet "şeytan" oradan ikisinin de ayağını kaydırttı..." ve onların yanılmalarını sağladı (el-Bakara, 2/36). Adem ve eşi, melek olma veya Cennet'te ebedi kalma ihtimallerini duyunca, şeytanın kendile- rine düşman olduğunu unuttular. "Ağaca yaklaşmayın" emrine sabırsızlık edip ondan yediler (Tàhà, 20/115). Ağaçtan meyve tadınca ayıp yerleri kendilerine açılıverdi. (Tahà, 20/121)Allah Adem'e görevini hatırlatarak "Ben sizi o Ağaçtan men etmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?" diye seslendi (el-A'raf, 7/22).
Nimetin devamlılığı ve Cennet'te ebedi kalma arzusu onların bu duruma düşmesine ve şeytana uymalarına sebep olmuştu. Fakat hatalarını çok çabuk anladılar, meleklerin yolunu seçerek derhal tövbe ettiler (el-A'raf, 7/23). Allah da tövbelerini kabul etti (el-Bakara, 2/37 Tàhà, 20/122).
Fakat cennette daha fazla kalmalarına müsaade etmedi ve şu emri verdi: Birbirinize düşman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz. Orada yaşar, orada ölür ve oradan dirilip çıkarılırsınız" (el-A'raf, 7/24-25).
"Ey insanlar! Yeryüzündeki temiz ve helàl şeylerden yiyin, şeytana ayak uydurmayın, zira o sizin için apaçık bir düşmandır. Muhakkak size kötülüğü, hayasızlığı, Allah'a karşı da bilmediğiniz şeyi söylemenizi emreder"(el-Bakara, 2/168-169).
Şeytanın kendilerine te'sir edemeyeceği kimseler de ayetlerde şu şekilde belirtilmiştir: "Şeytan seni dürtecek olursa Allah'a sığın, doğrusu O işitir ve bilir. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah'ı anarlar ve hemen gerçeği görürler" (el-A'raf, 7/200-201).
"Kur'àn okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur. Onun nüfuzu sadece, onu dost edinenler ve Allah'a ortak koşanlar üzerindedir." (en-Nahl,16/98-100)
Allah'ın hàlis kullarına tesir edemeyeceğini, şeytan, bizzat kendisi de itiraf etmiştir. (el-Hıcr, 15/28-43; el-İsra, 17/61)
HER İNSANA BİR ŞEYTAN VERİLİŞİ
Yüce Allah insanı, yol gösteren bir melekle desteklediği gibi, onun yanına, kendisine vesvese veren, kötülüğü süslü gösteren, münkere teşvik eden ve fitneye çağıran birde şeytan vermiştir.
Bu konuda Peygamberlerle diğer insanlar arasında hiç bir ayırım yapılmamıştır. Şöyle ki: Böylece biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık.
Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı (içi bozuk dışı süslü ve aldatıcı) sözLer söylerler" (el-En'àm, 6/11/2-113). Yani vahyeder gibi seri bir ima ve işaretlerle öyle süslü, yaldızlı sözler telkin ederler ki bunların sade dışındaki süsüne bakanlar aldanır ve onların şeytanlıklarına meftun olurlar.
Hz. Peygamber de bir soru üzerine: "Her insanın yanında bir şeytan vardır" buyurmuş, "seninle de mi ey Allah'ın Elçisi?" diye sorulduğunda, "Evet, fakat Rabbim ona karşı bana yardım etti de, o da bana teslim oldu" demiştir. (Müslim) Ey insan oğulları, ben size, şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır, diye bildirmedim mi ? (Yâsin, 36/60) İNSANI ŞEYTANA TUTSAK EDEN NEFSİ HASTALIKLAR
Zayıflık, ümitsizlik, emelsizlik, şımarıklık, aşırı sevinç, kendini beğenmişlik, yersiz övünme, zülüm, azgınlık, inkàr, nankörlük, acelecilik, başıboşluk, serserilik, cimrilik, aç gözlük, hırs, münakaşa, gösteriş, şüphe, kararsızlık, cehalet, gaflet, düşmanlıkta katılık, aldatma, yalan, iddià, sabırsızlık, şikàyet ve yakınma, infak etmeme, isyankàrlık, inatçılık, tahakküm, haddi aşma, mala düşkünlük ve dünyaya dört elle sarılma. Bu Nefsi hastalıklardan kurtulup mutmain olunca içini Allah'ın zikri, şeytandan sakınma, güç ve gayretin Allah ile mümkün olduğunu itiraf etme, gökleri ve yeri ayakta tutan ve yok olmaktan koruyan Allah'a yönelme gibi, insanın maneviyatını güçlendiren ve ruhi kalitesini yükselten faziletlerle dolar. Bu durumda yükselen insandan şeytan artık çekinmeye başlar ve onunla karşılaştığı yolunu değiştirir. Nitekim Hz. Ömer bunun en güzel örneğidir. Hz. Peygamber ona hitaben şöyle demiştir: "Ey Hattâboğlu Ömer, şeytan aslâ seninle karşılaşamaz. Sen bir yoldan giderken, o muhakkak senin yolundan başka bir yola yönelir gider."
Şeytan Nedir ? Kötü ruhun, kötü birinin, kötülüge tesvik edenin, kötülügün temsilcisinin, karanlik ve delàletin önderinin,Allah'in ve O'nu seven, O'na kullukta bulunan herkesin büyük düsmaninin müsahhaslastirilmis sekli veya kötülügün sembolü olmus varlik. Seytan (Satan) Ibranice asilli bir kelime olup, rakip, muhalif gibi anlamlara gelir.Hz. Adem (a.s.) topraktan yaratilan ve ilim ile nimetlenen, akil günesi ile aydinlanan Adem (a.s.)'in her vechileüstünlügü meydana çikmisti. Güzel melekler artik o pàyenin Adem (a.s.)'a verilmesindeki hikmeti anlamis bulunuyorlardi. Güzel ve masum melekler Hz. Adem'e hürmetlerin en güzelini gösteriyorlardi. Fakat Iblis Hz. Adem'i kiskandi. Birden kibir ve gurur ile doluvermisti. Bu gurur onun felaketi olacakti. Hz. Adem'e ilk secde eden Cebràil'dir. Pesinden Mikàil, sonra Israfil ve daha sonra da Azràil... Ve en sonra mukarrebin denilen yakinlik melekleri. Hz. Adem (a.s.)'e edilen secde kulluk secdesi degil, tàzim secdesidir. Ve Adem'in kadrini sànini ilàndir.Ve meleklerin emri ilàhiye ne kadar muti olduklarinin delilidir. Hz. Adem (a.s.)'a secdeyi kabul etmedigi andan itibaren, "hayirdan ümidini kesmis, pismanlik ve üzüntü duyan" anlaminda Iblis; secde etmeyis sebebi olarak da "beni dumansiz atesten, onu ise çamurdan yarattin" diyerek hükümsüz bir bahane ve kendisince geçerli bir gerekçe gösterdigi ve Adem'i Cennet'ten çikarmaya çalistigi andan itibaren de Seytan adini almistir. SEYTAN Arapça "setane" kökünden rahmetten uzaklasti, Hak'dan uzak oldu; "Sata" kökünden ise, öfkeden tutustu, helak olacak hale geldi gibi manalara gelip insanlardan, cinlerlerden ve hayvanlardan isyan eden ve zarar veren her seyin adi olmustur. Haset, öfke gibi insana mahsus olan her kötü huy ve davranis da seytan diye isimlendirilmistir.Seriat örfünde ise, Yüce Allah'in Adem'e secde emrine karsi gelip isyan ettigi için ilàhi rahmetten kovulan ve insanlarin amansiz düsmani olan, cin taifesinin inkarci kesiminden gizli bir varliktir. (el-Kehf, 18/50) Diger isimleri ise Gaur, Vesvs, Hannàs, Kàfir, Sagir, Marid, Tàif, Fàtin Mel'un, Medhur, Mekzu, Kefr, Hazul, Adüvv, Mudill, Merid'dir. Yaratilisi ve Hz. Adem'e secde emrinden önceki durumu: Evrende Adem (a.s.)'den önce yaratilmis melek ve cin adinda iki varlik mevcuttu (el-Bakara, 2/31; el Hicr, 15/26-29). Seytan, cin denen varlik grubuna mensup idi (el-Kehf, 18/50). Hz. Adem'e secde emrine kadar hissiyatina dokunan bir teklif yapilmamis ve imtihan olunmamisti. Onun bu ana kadar, Allah'in emirlerine göre mi, yoksa öz nefsinin isteklerine göre mi hareket ettigi bilinmiyordu. Adem'e secde emri onun hissiyàtina ters düstü. Emri yerine getirmekten kaçindi. Gerekçe, kendisinin atesten, Adem'in ise topraktan yaratilmis olmasiydi. Böylece o, itiraf ve özür dileme yerine itirazi ve hayati tercih etti. Ona göre atesten yaratilmis olmak bir üstünlük sebebiydi. (Sàd, 38/71-58) Böylece o, atesin topraktan üstünlügü gibi iki madde arasinda, aslinda olmayan bir farklilik görmüstü. Her iki madde yaraticisinin da Allah oldugunu itiraf etmesine ragmen Adem'in yeryüzünde Allah'in halifesi olmasi, Allah'tan bir ruh tasimasi gibi asil üstünlükleri bilmezden gelmisti (el-Hicr, 15/29; Sàd, 38/72). Bu anlayis Seytan'a, Allah'in huzurundan kovulma, rahmetinden ümit kesme ve kiyamete kadarO'nun lànetini hak etme disinda hiç bir sey kazandirmadi. Çünkü o dar görüslüydü, maddenin ötesini görememisti. Maddeyi tek ve gerçek ölçü sanmakla seytanca bir yanilgiya düsmüstü. His ve duygulariyla hareketi sonucu kendi nefsinden kaynaklanan yanilgisini Allah'in emrine tercih etmekle insanin üstünlügü gerçegini kabul etmemisti. Çünkü bu secde emri yalniz Adem'in sahsina degil, zürriyeti de dahil, insan nev'ine verilen bir seref ve imtiyazdi. Seytan'in bu itirazi, büyüklük taslamaya ve neticede kendisini inkàra götüren bir isyana dönüstü. Çünkü o, neticede sahibini alçaltacak olan bir büyüklük anlayisina sahipti. Nihayet Allah'tan su hitap geldi: In oradan! Orada büyüklenmek sana düsmez, defol!... Sen alçagin birisin! Defol oradan. Sen artik kovulmus birisin. Dogrusu hesap gününe kadar lànet sanadir. (el-A'raf, 7/13; el-Hicr, 15/34-35; Sàd, 38/77-78)
Böylece Hz. Adem'e karsi büyüklük taslamasi ve secde emrine isyani neticesinde ilàhi rahmetten ebediyen kovulusu "Iblis" adini almasina sebep oldu. Hz. Adem'e secde emri karsisinda isyan eden ve hakikatle ilgili bütün baglari koparilan ve melekler arasindaki yerini de kaybederek tamamen yalniz kalan seytan bu defa intikam pesine düstü. Bir baska deyisle seytanca tutum içerisine girdi. Hedefi insandi. Çünkü insan yüzünden ilàhi rahmetten uzaklastirilmisti. Amacina ulasabilmek için de Allah'tan kiyamete kadar mühlet istedi.
***--Hay aksi seytan !... Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca söyle buyurdu:--Öyle deme.Öyle deyince seytani büyütmüs olursun.O kadar ki bir evi doldurmus olur. Söyle de: "Bismillah" O zaman seytan bir sinek kadar küçülür."
MÜHLET VERILISI
Hz. Adem (a.s.)'a secde emri karsisinda büyüklük taslamasi sonucu ilàhi rahmetten ümidini kesen ve tamamen yalniz kalan seytan, hayatindan da endise etmeye basladi. "-Insanlarin tekrar dirilecekleri güne kadar, bana mühlet ver" diye Allah'a yalvardi (el-A'raf, 7/14).Insanlarin tekrar dirilecekleri günden maksat ise sur'a ikinci üfürülüs zamanidir. (ez-Zümer, 39/68; el-Mutaffin, 83/6)
Bu sekilde mühlet istemekle tekrar dirilmeden sonra artik ölümün olmayacagini biliyor ve böylece ölümden kurtulacagini saniyordu. Onun bu ölümsüzlük istegi, " ...belirli bir zamana kadar" (el-Hicr, 15/38) kaydiyla, "Sen mühlet veri-lenlerden sin!." (el-A'raf, 7/15) seklinde cevaplandirildi. Belirli bir zamandan maksat ise, sur'a birinci üflenis zamanidir (en-Neml, 27/87). Bununla o, zillet ve hakaret dolu bir hayati ölüme tercih etti. Onun için esas düsüs de bu oldu.
GÖREVI Belirli bir zamana kadar mühlet verilen seytan, hatasini anlayip tövbe ederek suçunu affettirme yoluna gitmedi. Bilakis daha da azginlasti. Kendisine, kiyamete kadar mesgul olabilecegi bir hedef seçti. Bu hedef, Ilàhi rahmetten uzaklastirilmasina sebep olan insandi. Gönlünü intikam duygulari bürümüstü. Cüretkàr bir edà ile bu duygularini Yüce Allah'a söyle açikladi: "-Beni azdirdigin için yemin ederim ki, yeryüzünde kötülükleri onlara güzel gösterecegim." (el-Hicr, 15/39) Görüldügü gibi, Yüce Allah isyanindan dolayi seytani hemen huzurundan kovmamis, önce ona konusma firsati vermis, hatasini anlayip tövbe etme imkàni tanimis fakat o, inat ve küfründe israr edince, bulundugu makamdan indirmis ve tasarladigi plànlarini söylece sinirlayivermistir: "Halis kullarim üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapiklar bunun disindadir" (el-Hicr, 15/42). -Yerilmis ve kogulmus olarak defol. Yemin olsun ki, insanlardan sana kim uyarsa; sizin hepinizi Cehennem'e dolduracagim." (el-A'raf, 7/18)
HAVVA'NIN YARATILISINDAN SONRA Bilindigi gibi ilk insan olarak yaratilan Hz. Adem erkekti; Adn Cenneti'nde ikamet ediyordu. Burasi Adem'in ilk vücut Nimetine mazhar oldugu hilkat bahçesiydi. Kendi cinsinden ve nefsinden esi de yaratildi. (er-Rum, 30/21) Esinin adi Havva idi. Artik evrende iki insan vardi: Adem ve Havva. Böylece insanin Cennet hayati baslamisti, devam ediyordu. Öte yanda, Adem'i kendi felaketine sebep bilen seytan, ondan öç almayi planliyordu. Bunun üzerine Adem ve esini Allah söyle uyardi: "Ey Adem! Esin ve sen Cennette kal, orada olandan istediginiz yerde bol bol yiyin, yalniz su agaca yaklasmayin; yoksa zalimlerden olursunuz. .." (el-Bakara, 2/35, Tàhà, 20/117-119)
Simdi imtihan edilme sirasi Adem'e gelmisti. Aslinda Adem'e ve esine yaklasmamasi tavsiye edilen agaç, ayni zamanda bir imtihan sahasiydi. Onun meyvasindan yemek ise, yasak bir fiilin islenmesi, sorumluluk sahasinin disina çikilmasi ve Allah'in koydugu bir yasagin çignemesi demekti.
Nihayet "seytan" oradan ikisinin de ayagini kaydirtti..." ve onlarin yanilmalarini sagladi (el-Bakara, 2/36). Adem ve esi, melek olma veya Cennet'te ebedi kalma ihtimallerini duyunca, seytanin kendile- rine düsman oldugunu unuttular. "Agaca yaklasmayin" emrine sabirsizlik edip ondan yediler (Tàhà, 20/115). Agaçtan meyve tadinca ayip yerleri kendilerine açiliverdi. (Tahà, 20/121)Allah Adem'e görevini hatirlatarak "Ben sizi o Agaçtan men etmemis miydim? Seytanin size apaçik bir düsman oldugunu söylememis miydim?" diye seslendi (el-A'raf, 7/22).
Nimetin devamliligi ve Cennet'te ebedi kalma arzusu onlarin bu duruma düsmesine ve seytana uymalarina sebep olmustu. Fakat hatalarini çok çabuk anladilar, meleklerin yolunu seçerek derhal tövbe ettiler (el-A'raf, 7/23). Allah da tövbelerini kabul etti (el-Bakara, 2/37 Tàhà, 20/122).
Fakat cennette daha fazla kalmalarina müsaade etmedi ve su emri verdi: Birbirinize düsman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerlesip geçineceksiniz. Orada yasar, orada ölür ve oradan dirilip çikarilirsiniz" (el-A'raf, 7/24-25).
"Ey insanlar! Yeryüzündeki temiz ve helàl seylerden yiyin, seytana ayak uydurmayin, zira o sizin için apaçik bir düsmandir. Muhakkak size kötülügü, hayasizligi, Allah'a karsi da bilmediginiz seyi söylemenizi emreder"(el-Bakara, 2/168-169).
Seytanin kendilerine te'sir edemeyecegi kimseler de ayetlerde su sekilde belirtilmistir: "Seytan seni dürtecek olursa Allah'a sigin, dogrusu O isitir ve bilir. Allah'a karsi gelmekten sakinanlar, seytan tarafindan bir vesveseye ugrayinca, Allah'i anarlar ve hemen gerçegi görürler" (el-A'raf, 7/200-201).
"Kur'àn okuyacagin zaman, kovulmus seytandan Allah'a sigin. Dogrusu seytanin, inananlar ve yalniz Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur. Onun nüfuzu sadece, onu dost edinenler ve Allah'a ortak kosanlar üzerindedir." (en-Nahl,16/98-100)
Allah'in hàlis kullarina tesir edemeyecegini, seytan, bizzat kendisi de itiraf etmistir. (el-Hicr, 15/28-43; el-Isra, 17/61)
HER INSANA BIR SEYTAN VERILISI
Yüce Allah insani, yol gösteren bir melekle destekledigi gibi, onun yanina, kendisine vesvese veren, kötülügü süslü gösteren, münkere tesvik eden ve fitneye çagiran birde seytan vermistir.
Bu konuda Peygamberlerle diger insanlar arasinda hiç bir ayirim yapilmamistir. Söyle ki: Böylece biz her Peygambere insan ve cin seytanlarini düsman yaptik.
Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldizli (içi bozuk disi süslü ve aldatici) sözLer söylerler" (el-En'àm, 6/11/2-113). Yani vahyeder gibi seri bir ima ve isaretlerle öyle süslü, yaldizli sözler telkin ederler ki bunlarin sade disindaki süsüne bakanlar aldanir ve onlarin seytanliklarina meftun olurlar.
Hz. Peygamber de bir soru üzerine: "Her insanin yaninda bir seytan vardir" buyurmus, "seninle de mi ey Allah'in Elçisi?" diye soruldugunda, "Evet, fakat Rabbim ona karsi bana yardim etti de, o da bana teslim oldu" demistir. (Müslim) Ey insan ogullari, ben size, seytana tapmayin, o sizin için apaçik bir düsmandir, diye bildirmedim mi ? (Yâsin, 36/60) İNSANI SEYTANA TUTSAK EDEN NEFSI HASTALIKLAR
Zayiflik, ümitsizlik, emelsizlik, simariklik, asiri sevinç, kendini begenmislik, yersiz övünme, zülüm, azginlik, inkàr, nankörlük, acelecilik, basibosluk, serserilik, cimrilik, aç gözlük, hirs, münakasa, gösteris, süphe, kararsizlik, cehalet, gaflet, düsmanlikta katilik, aldatma, yalan, iddià, sabirsizlik, sikàyet ve yakinma, infak etmeme, isyankàrlik, inatçilik, tahakküm, haddi asma, mala düskünlük ve dünyaya dört elle sarilma. Bu Nefsi hastaliklardan kurtulup mutmain olunca içini Allah'in zikri, seytandan sakinma, güç ve gayretin Allah ile mümkün oldugunu itiraf etme, gökleri ve yeri ayakta tutan ve yok olmaktan koruyan Allah'a yönelme gibi, insanin maneviyatini güçlendiren ve ruhi kalitesini yükselten faziletlerle dolar. Bu durumda yükselen insandan seytan artik çekinmeye baslar ve onunla karsilastigi yolunu degistirir. Nitekim Hz. Ömer bunun en güzel örnegidir. Hz. Peygamber ona hitaben söyle demistir: "Ey Hattâboglu Ömer, seytan aslâ seninle karsilasamaz. Sen bir yoldan giderken, o muhakkak senin yolundan baska bir yola yönelir gider."
REKLAM
reklam2
17 Haziran 2015 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ADNOW
loading...
ADNOW
Popüler Yayınlar
-
[URL=http://www.wantedgameplay.blospot.com][IMG]http://s45.radikal.ru/i109/1601/c5/3b1bb3f6e265.png[/IMG][/URL] GIR BUDU BAX DUZELT ***...
-
BENDE YUKLE 2.BENDE YUKLE 3cu MENDE YUKLE 3ELEMETI YUKLEYIN .EXE CALISDIRIN SONRA OYNAYIN AMMA YAPAMASANIZ ALTDAKINI YAPIN TUM SURUMLER...
-
ONLINE OLUN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder